Katliam, ekmek kuyrukları ve güvensizlik: Dağlık Karabağ savaşının uzun tarihi
Dağlık Karabağ’da gıda, ilaç ve yakıt sıkıntısı olmasına rağmen bölgedeki Ermeni halkı, Azerbaycan hükümetinin 40 ton un gönderme teklifini kabul etmiyor. Tamam da niye? Bölgenin onlarca yıldır çatışmalarla dolu uzun tarihine tanıklık eden BBC Azerbaycan Muhabiri Konul Halilova, şunları aktarıyor:
1974 yılında Azerbaycan’ın kuzeyindeki Balaken şehrinde doğdum. Ekmek kuyruklarında açlıktan bayılan insanların acı haberlerini okuyunca aklıma 1990’lı yılların başı geliyor. Babam bütün geceyi uzun ekmek kuyruklarında beklese de sabah 5 civarında eve eli boş dönerdi.
O dönemde Azerbaycan Sovyetler Birliği tarafından yönetiliyordu. Yüzlerce insanla sokaklara çıktık ve Sovyetlerden ayrılma talebinde bulunduk.
Kremlin ne bu yeni milliyetçi hareketlerden ne de liderlerinden memnundu.
Bu nedenle Sovyet Komünist Partisi Ocak 1990’da Azerbaycan’ın başkenti Bakü’ye tanklar göndererek 100’den fazla insanı öldürerek bizi susturmaya çalıştı.
O gün hem benim hem de milletimin hayatının altüst olduğu gündü. O günden sonra yıllar süren savaşlar geldi.
Bir süre önce bir arkadaşımla o dönemleri konuşuyorduk. Sovyetler çökerken sınır anlaşmazlıkları alevlendi; Ermenistan, Dağlık Karabağ ve çevre bölgelerde yaşayan çok sayıda etnik Azeri, topraklarını terk etmek zorunda kaldı.
Okullar bu insanlar için barınaklara dönüştürüldü ancak su ve ısınma yoktu. Üstelik ortam çok kötü kokuyordu.
Arkadaşım, “İsmayıllı bölgesindeki köyümüzde çok fakir vardı ama o güne kadar hiç bu kadar perişan görmemiştim. “Bende travma yarattı” diyor.
Ekmeğimiz yoktu. Bize Kremlin’in, protesto edecek gücümüz kalmasın diye Azerbaycan’a un sevkiyatını yasaklayarak bizi aç bırakmaya karar verdiği söylendi.
Ama şimdi geriye dönüp baktığımda bunun Sovyetler Birliği’nin tedarik zincirindeki genel sorunlardan mı kaynaklandığını sorguluyorum.
Ama nedeni ne olursa olsun o dönemde bize yapılacak hiçbir yardımı reddetme seçeneğimiz yoktu. Çünkü yardım yoktu.
Peki bugün Azerbaycan’da yaşayan Ermenilerin bir kısmı neden yardımı reddediyor?
Uzun bir çatışma geçmişi var. Ermenistan ve Azerbaycan, 1990’ların başında ve 2020’de iki büyük savaş yaşadı. İkinci savaş, Azerbaycan’ın zaferiyle ve Rus barış güçlerinin Karabağ’a gelmesiyle sonuçlandı.
Karabağ’ın başındaki Dağlık ismi, bu özerk bölge 1923 yılında Sovyetler bünyesinde oluşturulduğunda, onu Azerbaycan’daki Karabağ bölgesinden ayırmak amacıyla eklenmiştir.
Burası uluslararası toplum tarafından Azerbaycan’a ait olarak kabul edilmesine rağmen burada yaşayan onbinlerce etnik Ermeni bağımsızlığını ilan etti.
Bölgeyi Ermenistan’a bağlayan ana yol olan Laçin Koridoru şu anda Rus barış güçlerinin kontrolünde. Ermeniler, Azerbaycan topraklarından geçen bu koridordan yiyecek ve diğer gerekli malzemeleri gönderebiliyorlardı.
Ancak Azerbaycanlı yetkililer Ermenileri Dağlık Karabağ’a bu şekilde silah göndermekle suçluyor.
Bu nedenle bölgeden Kızıl Haç ambulansları dışında hiçbir aracın geçişine izin verilmiyor.
Bunun yerine yardımların Azerbaycan’ın Ağdam şehrinden Hankendi’ye karayoluyla gönderilebileceğini söylüyor.
Bölücü yetkililer ise Laçin Koridoru’na alternatif olan bu güzergahı kullanmayı kabul etmeleri halinde Laçin Koridorunun bir daha açılmamasından endişe ediyor ve bu güzergah üzerinden yardım istemek yerine bölgedeki çiftçilerden talepte bulunuyor. Depolarındaki mahsulleri paylaşmak için.
Azerbaycan, Ağdam Yolu kullanıldıktan 24 saat sonra Laçin Koridorunu açacağını belirtirken, Ermeniler bu yeni yolu meşrulaştırmak istemiyor.
30 yıllık çatışmanın ardından iki tarafın da birbirine güveni kalmadı.
Azerbaycan’da çok zor dönemlere tanık oldum. 1988’de Dağlık Karabağ’daki etnik Ermenilerin ayrılan Ermenistan’a katılmak istemesi nedeniyle ülkem parçalanıyordu.
Göstericiler “Miatsum!” diye slogan atıyor sloganıyla Ermenistan’la birleşme taleplerini açıkladıklarını hatırlıyorum.
Sonrasında yıllar süren acılar ve katliamlar yaşandı. Yüzbinlerce etnik Azeri, Ermenistan’ı terk etmek ve Azerbaycan’da mülteci olmak zorunda kaldı.
Şubat 1992’de Dağlık Karabağ’ın Hocalı köyü sakinleri Rus ordusunun yardımıyla katledildi. Azerbaycan’a kıyasla 600’den fazla insan öldü. Ermenistan ise hem olayın bu şekilde gerçekleştiğini hem de ölü sayısını reddediyor.
Aradan geçen yıllarda iki tarafın uyguladığı etnik temizlik ve katliamlar sonucunda onbinlerce insan öldü, bir milyondan fazla insan yerinden edildi.
O kadar şaşırtıcı olaylar yaşandı ki… Bazen öldürülen Azerbaycanlılardan habersiz Ermenilerle karşılaştığımda şaşırıyorum. Ama bunu onlara anlatacak kimse yok.
Benzer şekilde, günümüzün Azerbaycanlı gençleri de 1980’lerin sonlarında Sumgayit ve Bakü gibi Azerbaycan şehirlerinde katledilen Ermenilerden habersizdir. Azerbaycan bu olayların bu şekilde gerçekleştiğini de reddediyor.
Ancak bugün Azerbaycan’da Karabağ’ın Ermeni nüfusuna sempati duyan çok fazla insan yok.
BBC Azerbaycan’ın Facebook sayfasına yorum yapan bir okuyucu, “Ermeniler, Azerbaycan’ın kendilerini açlıktan ölüme mahkum ettiğini söylüyor. Ama Azerbaycan’ın yardımını reddettikleri için bu bir yalandır” diyor.
BBC Azerbaycan Servisi’ne konuşan Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Hikmet Hacıyev, “Bu insanların gıdaya ihtiyacı varsa gıda burada.”
Gerilim o kadar yüksek ki bazı Ermeniler Azerbaycan hükümetini yardım gıdalarını zehirlemekle suçluyor. Azerbaycan bu iddiayı reddediyor ve gıda güvenliği belgelerini Rus barış gücü’ne sunduğunu belirtiyor.
Un dağıtımına yardımcı olan Azerbaycan Kızılayı da bu iddiaların “saçma” olduğunu söylüyor.
Genel Sekreter Ceyhun Mirzayev, “Amacımız insanları zehirlemek değil, insani yardım sağlamaktır” diyor.
Yıllar süren nefret, devlet propagandası ve her iki tarafta binlerce ölünün yarattığı travma nesilden nesile aktarılıyor ve her zaman kendini hissettiriyor.
Batı medyası bu çatışmayı dini bir çatışma olarak sunmaya çalışıyor. Ermenistan’da çok sayıda Hristiyan, Azerbaycan’da ise çok sayıda Müslüman olmasına rağmen bunu bir sınır çatışması olarak görüyorum.
Azerbaycanlılar ve Ermeniler toprak için kavga ediyor ve mesele her zaman bu toprakların kime ait olduğu, oraya ilk kimin ulaştığıdır.
1990’lı yıllarda ekmek bulamadığımız, boş dükkanları ve ardından gelen kanlı savaşın getirdiği kaosu ve acıları hiç unutmadım.
Yıllar süren çatışmalara rağmen Ermenilerle Azerilerin bir arada barış içinde yaşadığı zamanlar da oldu.
Ama şimdi tekrar barışabilmemiz için yaralarımızı iyileştirmemiz gerekiyor.